Heybe

Kum, Kaya ve Har

Sinem Nazlı Demir. Yeditepe Üniversitesi’nde okuyor. Kadın ve çocuk hakları ile ilgili projeler üretiyor. Yazmayı, içinden geçenleri aktarmayı çok seviyor. Feminerva olarak ilk defa Sinem’in şiirlerine yer veriyoruz. Keyifli okumalar.

Nadine Ghannoum

Anneannem ve Korkuluğumuz Cemal; Çocuk Gelin

Aynanın karşısındayız şimdi

Ben ve anneannem

Gürültünün gerisindeki sessizliğe gömüldü bedenlerimiz

Bilge kadın, evdeki tek aydınlığım

Hissederim ayna hem sana hem bana vurur ışığını

Yüzün gülmeye çabalarken gözlerin kaç der

“Kaç kızım uzaklara

Tarladaki korkuluğun gücü yetmiyor gelip seni alacak haydutlara

Çocukken kimseye sarılmamış dünya sahiplerine

Ne anan alır sanardım beni senden ne de baban

Seni para aldı kızım

Geçici pamuktan eşyaya yerleştirdiler beyaz duvağını

Bana serdiğimiz yünlerin uzaklara uçuşmaları kaldı

Kaç kızım o uzaklara

Oysa şimdi en kabasından avluda davul tokmağı ve en parlağından kollarımda kiralık bilezikler

Arkamda korkuluğumuz Cemal ve aklımda atımın sarı yelesi

Geldi mi düşlerimi gömdüğüm ve kahverengi testiyi kıracağım vakit

Bilge kadın, evdeki tek aydınlığım

Karşı çıkabilir miyiz köydekilere

Ağızlarından sular akan ellere

Neriman’ın Gül Bahçesi

Kentimin tam ortasında
Körpe köprünün bir adım gerisindeyim şimdi
Demir soğuk
Demir güzel

Suya girmemi bekliyor yosuna alışmış dostlarım

Martılarsa fısıltılı dalgalarla yarıştırırken kanatlarını
Bedenimi çağırıyor yük gemileri
Benim gibileri

Bakın görün haberciler
En sevdiğim pantolonum üstümde
Bir kereliğine de olsa ülkem beni izleyecek
Yerle bir olduğum toprağım açacak ellerini
Yenilmeye alıştığım halkım akşam yemeğinde yutkunacak
Bir saniyeliğine nefesi kesilecek köyümün
Ve defalarca tırmanıp düştüğüm ağaçlarım, bu son seferimde benden bahsedecek

Şimdi bu son sigaram
Beklentisiz uzattığınız tek eşyam
Çalıyor gençliğimin en sevdiğim türküsü kafamda
Kafamsa kalbimin ilk çarptığı sokakta

Neriman’ın gül bahçesinde

Sahip olduğum tek pantolon üstümde
Güzel görüneyim diye ülkemin habercilerine

Aynı Hava, Aynı Sema

Kavrulup yanıyor gençliğimin mimarı toprağım,
Çığlıklara doğru yöneliyor hassas kulaklarım.
Aynı hava,
Aynı rüzgar,
Ama değişti nefes alışım.
Değişti semaya bakışım.
Kırıldı yıldızlara uzanan ince parmaklarım,
Gözden kayboldu yıldızlarım…

Memleketimin üstünde koca koca yıldırımlar,
Çiçek açacak mevsimde koparılıp boyanan dallar,
Ormana giden yolda çaresiz bedenlerin oluşturduğu çukurlar…

Nedendir bu his ?
Boğuluyor insanlarım.
Nedendir bu boşluk ?
Sabaha karşı boğuluyor çocuklarım.

Tanrım,
Ne eksik ne de fazla;

Orman gibi yaşamanın güzelliğinden bahsederken
Bir böcek gibi eziliyor kadınlarım.

Göçmen Gemileri

Deruni bir huzursuzluk içinde batıp duruyor göçmen gemileri
Kentin ışığına ise yetişemiyor acıdan müzdarip çocuklarımın elleri
Bak ben tutacağım hepsini ama sızlıyor dişlerim, sızlıyor etim

Söz bu sefer mütemadiyen seveceğim
Daha ayak basmadığım kentimi kanlı güvertemden izleyeceğim
Yanımda yılların savaşı ve kırık parmaklarımın acısı ile
Yeis yeşertip umut ekeceğim

Bilsem ki o an son andır
En son annemin gözlerine bakıp
Öyle öleceğim