Yoksulluğa Feminist İsyan
Yoksulluğa Feminist İsyan Kampanya Grubu ile söyleştik. “Ev içinde her detayı düşünerek tasarruf yapan, nerede ne indirim var diye kovalayan, evdeyken doğalgazı, elektriği kapatan bizleriz. Kiraların artması, faturalara gelen zamlar ile aile, koca, partner ile yaşamak zorunda kalan, o evlere sıkışan, seçeneksizleşen bizleriz. Emeğimiz daha az statü, daha az ücret ile işyerinde sömürülürken, evlerde de bakım yükü, ev işleriyle bu sömürü devam ediyor.”

Tek soru tek cevap
Feminerva: Pandemiyle birlikte giderek görünürleşen ağır bir ekonomik krizin içerisindeyiz. Aynı zamanda devam eden bir otoriterleşme ve yönetememe krizi de var. Her şey giderek pahalılaşıyor ve insanlar en temel ihtiyaçlarını bile karşılayabilir durumda değil. Yoksullaşmanın en ağır yükü görünmeyen ücretsiz kadın emeği üzerinden kadınlara yüklenirken, aynı şekilde lgbti+’lar da bu süreçte payına düşen yoksullaşma ve ötekileşmeyi en ağır şekilde yaşıyor. Yoksulluğa Feminist İsyan Kampanya grubu şimdi tüm bunları tartışıyor ve bir çıkış arıyor. Bize biraz bu kampanya grubunun bir araya geliş sürecinden ve hedeflerinden bahseder misiniz?
Selin Top: Yoksulluğa feminist isyan grubu, ekonomik krizin feminist bir analizini yapmak ve feminist bir politika üretmek için yola çıktı. AKP iktidarının politikaları ile yeterince yoksullaşmışken üzerine gelen pandemi ve derinleşen ekonomik kriz ile biz kadınlar ve lgbti+’lar her zamankinden daha fazla geçinemiyor, barınamıyoruz. Ücretli emek alanında şirketlerin sıkıştığı anda ilk işten çıkarılan oluyoruz ya da ucuz işgücü olarak, çok düşük ücretlerle çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Pandemi ile de artan evden çalışma, kadınlara “aile-iş” yaşamını uyumlaştıran bir model olarak önerilirken gördüğümüz, evde artan bakım emeği ihtiyacının kadınlara yıkılması oluyor. Çalışma saatlerinin daha da esnekleştiği bu modelde hanenin ve hane halkının bakımı tamamen kadınların üzerine yıkılmış durumda. Kreşin olmadığı ve çocuk bakımı için bütçe ayrılamadığı bu kriz döneminde de eşdeğer işe eşit ücret alamayan kadınların, çocuk bakımına verecekleri ücrete yetişemedikleri için istihdamdan çekildiğini görüyoruz. Ücretsiz emek alanında da kriz döneminde haneyi geçindirebilmek için market, pazar dolanıp en uygun ürünü arayan, hane geliri daralırken eldeki malzemelerle evi geçindirmeye çalışan, hane halkını ertesi gün işe gidecek şekilde hazırlayan yani toplumsal yeniden üretim emeği içinde boğulan yine biz kadınlarız. Elektrik, doğalgaz zamları geldikçe, çocukları, eşi eve gelene kadar bunları yakmayıp soğukta oturan da yine kadınlar oldu. Evet bu zamlar ve kriz hepimizi yoksullaştırıyor ancak kadınlar için çok ayrı bir ağırlığı var! Artan ev kiraları ile barınamıyoruz, patriyarkal ilişkilere dönmeye zorlanıyoruz. Tüm bu sıkışmışlık içerisinde görüyoruz ki grevlerde en önde kadınlar var. Yoksulluğa Feminist İsyan kampanya grubu da devletin vergilerimizle sahip olduğu bütçesini ranta, yandaşlarına değil halka harcaması durumunda aslında hem bu yoksulluktan çıkışın hem bakım hizmetlerinin kamulaştırılmasının hem de hane içinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesinin politikası için kampanya yürütüyor. Bulunduğumuz her yerde bu eşitsizliğe ve yoksulluğa mahkum olmadığımızı, hemen şimdi bizim olanı almak, özgürlüğü, eşitliği sağlamak için isyanı yükseltmemiz gerekiyor. Birbirimizin elini tutarak, dayanışmayla, mücadele ile bu krize karşı durabiliriz.
Rojda Aksoy: Bugün aynı anda yaşanan birçok kriz var ve bu krizler kıskacında nefes almaya çalışan milyonlar kendini çıkışsız, seçeneksiz, çaresiz hissediyor. 20 yıllık AKP iktidarının uyguladığı neoliberal politikalar sonucu toplumun büyük kesimi yoksullaştı ve sınırda yaşamaya çalışıyor. Pandemi, ekonomik kriz ve yönetememe krizinin yükü en çok kadınlara yıkılıyorsa kadınların bir araya gelip bu sömürüye, yoksulluğa isyan etmesi ve krizlerden çıkış için feminist bir politika üretmeye çalışması çok hayati bir yerde duruyor. İşte biz feministler, kadınlara dayatılan her türlü sömürüye dur demek için bir araya geldik. Bizi adeta nefessiz bırakan, boğan bu düzene mecbur değiliz ve değiştirecek gücümüz var diyerek Yoksulluğa Feminist İsyan Kampanyasını başlattık.
İstanbul Sözleşmesi’nden kendi çıkarları için geri çekilenler kürsülere çıkıp ‘’bu ülkede açlık yok, açız diyenler vicdansızdır’’ diyerek bize yaşatılan yoksulluğu görmezden geliyorsa, biz ayın ortasını bile getiremezken yine birileri lüks içinde yaşıyor ve servetlerine servet katıyorsa elbette karşılarında kadınların yükselen öfkesini ve örgütlü mücadelesini görecekler! Sadece bugünkü iktidara değil, yarınki iktidara talip olanlara da söyleyecek sözümüz var; emeğimizi ve hayatımızı çalan bu sistemi değiştirmekten başka bir çözüm yok. En temel ihtiyaçlarını karşılayamayan, aldığı maaşlar anında eriyen, bakım yükünün omzuna yüklenmesiyle çaresiz hisseden, şiddet dolu evlere/cemaatlere mecbur bırakılan kadınlar olarak bu düzeni değiştirmeye kararlıyız ve bunu gerçekleştirmenin hem zorunlu hem de mümkün olduğunun bilincindeyiz.
Kadınları her geçen gün daha da yoksullaştıran politikaların acilen değiştirilmesi gerekiyor. Yaşanılan yoksulluğun, işsizliğin, eşitsizliğin feminist politikalar sayesinde değiştirilebileceğini ve bunun hemen şimdi yapılması gerektiğini söylüyoruz. Ülkenin en zengin erkekleri servetlerini katlarken, iktidara yakın şirketlerin devasa borçları tek kalemde silinirken, savaşa akıl almaz yatırımlar yapılırken ve Diyanet’e aktarılan bütçe her yıl katlanırken biz kadınlar geçinemiyoruz, barınamıyoruz, en temel ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz. Bu durumu değiştirmekten başka seçeneğimizin olmadığının farkında olarak yan yana geldik kampanya metnimizi yayınladık ve bu metinde feminist politikanın olanaklarının ve aciliyetinin altını çizdik. Hem bugünümüzü hem geleceğimizi çalan heteropatriyarkal kapitalist sisteme isyan eden tüm kadınları bu kampanyaya destek vermeye ve bizim olan her şeyi geri almak için beraber mücadeleye etmeye çağırıyoruz.
Ezgi Karakuş: Senin de söylediğin gibi pandemi ve ardından gelen ekonomik kriz ile birlikte derinleşen bir yoksulluk var ve bunu hayatın her alanında, her anında hissediyoruz, yaşıyoruz. Biz kadınlar ve lgbti+lar yoksulluğu daha katmanlı, daha derin yaşıyoruz ve daha eşitsiziz. Heteropatriyarka ve kapitalizmin görünmezleştirdiği kadın emeği dünyayı döndürüyor. Ev içinde her detayı düşünerek tasarruf yapan, nerede ne indirim var diye kovalayan, evdeyken doğalgazı, elektriği kapatan bizleriz. Kiraların artması, faturalara gelen zamlar ile aile, koca, partner ile yaşamak zorunda kalan, o evlere sıkışan, seçeneksizleşen bizleriz. Emeğimiz daha az statü, daha az ücret ile işyerinde sömürülürken, evlerde de bakım yükü, ev işleriyle bu sömürü devam ediyor. Çıkışın; emeğimizin, hayatlarımızın, özgürlüğümüzün, haklarımızın üzerine çöken ve erkekleri besleyen heteropatriyarkal kapitalist sistemin yıkılması ile mümkün olduğunu biliyoruz.
Biz Yoksulluğa Feminist İsyan Kampanya Grubu olarak devletin elindeki kaynakları, bütçesini nerede ve nasıl kullandığına baktık ve bunun tam tersi olsa nasıl olurdu diye sorduğumuzda başka bir hayatın mümkün olduğunu gördük. Mesela; diyanet bütçesinin yarısı HPV aşısının ücretsiz olmasını sağlıyor ve rahim ağzı kanserinin önüne geçiyor. Her bir adet SİHA’ya harcanan 6 milyon dolar ile de en az 200 adet kreş açılabiliyor.
Bunlara daha birçok örnek ekleyebiliriz. AKP iktidarının politikalarının, pandeminin ve ekonomik krizin kadınlar üzerinde daha da derinleştirdiği yoksulluğu, artırdığı sömürüyü, mahkûm ettiği güvencesizliği ve seçeneksizliği eldeki kaynakları kullanarak değiştirebileceğimizi biliyoruz ve bunu değiştirecek olan bizleriz diyoruz.
Tülay Korkutan: Kadınlar, son yıllarda artan toplumsal buhran içinde, ekonomik krizin her geçen gün hayatlarımızı derinden etkilediği bu günlerde, artan hayat pahalılığı, enflasyon karşısında daha çok geçinme sorunu yaşıyor. Toplumsal muhalefetin en dinamik gücü olan feminist hareket 2022 yılına girerken yoksulluğa karşı kampanya başlattı. Kadınların için temel ihtiyaç olan ürünlerden alınan yüksek vergilere ve eklenen zamlara, yüksek kiralara, aileye/erkeğe/kocaya muhtaç edilmelerine, bağımsız bir hayat kurma ihtimalinin gittikçe zorlaşmasına, yoksul ve güvencesiz bir hayatın dayatılmasına karşı seslerini yükseltme kararı aldı.
30 Aralık’ta, Beşiktaş Kartal heykeli yanında bir araya geldik. “Patriyarkaya, yoksulluğa karşı feminist isyan” parolası yükseltilerek “feminist dayanışma” çağrısı yapıldı.
Bu başlangıç eyleminin ardından, “daha çok feministle bir araya gelmek, yoksulluğun kadınlara, lgbti+’lara etkilerini daha etraflıca konuşmak ve kolektif çıkış yolunu çizmek için bir dizi toplantı yapma” kararı alındı.
Toplantılarda, “yoksulluk koşullarına karşı kadın emeğine dair karma alandan farklı olarak neler söylenebileceği, krizden feminist bir çıkışın nasıl tahayyül edildiği ve somut taleplerin neler olacağı” tartışıldı. Çok geniş çerçevede yapılan tartışmalardan yola çıkarak ortak metinler oluşturuldu, ortak sloganlar belirlendi. Bu karşı çıkışın pratik olarak nasıl örüleceği konuşuldu. 15 Şubat günü Yoksulluğa Feminist İsyan Kampanya metni ilan edildi. Şimdi kampanya grubu olarak semt pazarlarında bildiri dağıtımı yaparak yoksullukta, hayat pahalılığında kadınlar olarak neler yaşadığımızı anlatmaya çalışıyoruz. Duvarlara taleplerimizi yazıyoruz. Buradan çıkış yolu yan yana gelmek ve daha çok ses çıkarmak, kadınların dayanışmasının neleri değiştirebileceğini göstermek. “Yoksulluğa karşı feminist isyan” bunun için çabalıyor.
Esmanur Çağlak: Pandemiyle beraber daha da derinleşen ekonomik kriz, tekil bir kriz olarak değil neoliberal patriyarkal kapitalist sistemin toplamda iflasıyla beraber yaşanıyor. Ekonomik krizin; siyasal, toplumsal, ekolojik kriz, erkeklik krizi gibi birçok krizle harmanlanarak yaşandığını görüyoruz. Krizlerin yarattığı yıkım sonucu halka yönelen toplumsal, siyasal çeşitli şiddet biçimleri, yoksullaşma, borçlanma, kamu hizmetlerine erişimin özelleştirmeler sonucu oldukça kısıtlı olması hayatta kalmayı, gündelik yaşamı sürdürebilmeyi oldukça zorlaştırıyor. Burada kadınların ücretli ve ücretsiz emeği, toplum yaşamı açısından kritik bir noktada duruyor. Özellikle pandemiyle daha da açığa çıkan toplumsal yeniden üretim krizinin kendisi, kadınların ücretsiz olarak el koyulan bakım emeğinin, yaşamın devamlılığı üzerindeki önemli rolünü daha da açığa çıkardı. Temel kamusal hakların; sağlık, barınma, gıda, eğitim gibi temel ihtiyaçların karşılanamaması sonucu kadınlar ev içerisinde hane halkının aşçısı, annesi, öğretmeni, sağlıkçısı, temizlikçisi yani her şeyi oldular. Kadınların ücreti ödenmeyen bakım emeğinin ve bedeninin denetimi ise ancak erkek şiddetinin çeşitli biçimleri ile sağlanabiliyor. Bu nedenle bugün AKP iktidarının gericilik ve ırkçılık ile harmanlanmış kadın düşmanı politikaları, kadınların bedeni ve emeği üzerindeki denetimi sağlamaya yöneliktir. Yukarıdan aşağıya örgütlenen erkeklik, kadınların gündelik yaşamında şort giydiği için yoldan geçen herhangi biri tarafından tekmelenme biçiminde de tezahür edebiliyor, en yakınındaki erkek tarafından şiddete maruz bırakılma biçiminde de ya da kazanılmış haklarına saldırı biçiminde de görünüm kazanabiliyor.
Çoklu krizler olarak tariflediğimiz bu süreçte kadınlara yönelen ırksallaştırılmış, cinsiyetlendirilmiş, sınıfsallaştırılmış bu şiddet biçimlerinin toplumun gittikçe yoksullaştırılan, mülksüzleştirilen, ötekileştirilen farklı kesimlerine de yöneldiğini görüyoruz. Son dönemde çok tartışılan göçmen karşıtlığının bu denli yükselmesi de bunun bir görünümü aslında. Bugün feminist hareket açısından iktidarın bu çok yönlü saldırıları karşısında ezilen tüm toplumsal kesimlerle birlikte mücadele etmenin, dayanışmanın yollarını arıyoruz.
Sadece ücretsiz emeğimizin değil ücretli emeğimizin de temel kamusal haklarımızın da kazanılması biz kadınların erkek şiddeti karşısında da güçlenmesini, daha eşit ve özgür yaşamasını sağlayacak. Bu açıdan hep beraber yürüttüğümüz Yoksullağa Feminist İsyan Kampanyasının yanı sıra kadın savunma ağı olarak “kriz varsa feminist isyan” var diyerek pedin hak olduğunu anlattığımız eylemlerden enerji zamlarına karşı eylemlere, çeşitli işçi direnişlerine destek eylemlerinden görünmeyen emeğimizin sesini yüksekliğimiz eylemlere sokakta olmayı, ekonomik kriz ve erkek şiddeti karşısında kadınlar arasında dayanışma kurmayı önemsiyoruz.